Merhaba;
4 Kasım 1978’de dünyaya gözlerimi açtım. Annemin ve Babamın büyük bir heyecanla beklediği ilk meleği olmuş ve herkese merhaba demiştim.
Zaman geçti, ben çocuk oldum; zaman geçti ve ben genç bir kız oldum.
Bazen hep çocuk kalmak istedim. Çünkü o zaman hiç bir şeyin farkında olmayan masum bir çocuk olarak sadece oynuyor, oynuyordum.
Ama çocuk olmak bir tarafa genç olmak, yaşamayı bilmek daha doğrusu yaşamak zorunda olduğunu bilmek daha güzel. Biliyorum ki insan, hep genç olarak kalmayacak; yaşamak istediği kadar yaşamayacakta. Düşünüyor, bazen ağlıyorum…
“Herkesi görüyorum. İçimde garip bir acı,biraz hüzün ve mutluluk var. Herkes bir arada, kimi benim için dua ediyor, kimi ‘daha çok gençti’ diyerek düşüncelerini dile getiriyordu.
Arkadaşlarım ve tüm akrabalarım ağlıyordu.
Meleğim, gözümün nuru, tek kardeşim bensiz ne yapacağını bilmezcesine sadece bana bakıyor, gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
Babam, inanmıyordu öldüğüme. Mühendis olacaktı diyerek kendini hırpalıyor, kimseye aldırmıyordu.
Hakkını hiçbir zaman ödeyemeyeceğim canım annem, bakışları her şeyi anlatıyordu. Yüreği yanıyordu. Nasıl yanmasın; canından bir parça kopmuştu. Yoktu artık…
Dostlarım, can arkadaşlarım, alışmak zor gelecekti elbet. Hayır diyordu içlerinden biri, olmaz, ölemez diyerek bağırıyor, bağırıyordu.
Ben; ağlamayın, üzülmeyin, bakın ben buradayım diyordum.
Annem, canım annem ne olur üzülme, neden ağlıyorsun koca kızın burada bak bana…
Hayır, hayır dönüşü yoktu artık. Beni duymuyorlardı. Onlar için ölmüştüm. İşte son duraktayım.
Anneme, babama, kardeşime, akrabalarıma, dostlarıma, okul ve iş arkadaşlarıma, kedime, bilgisayarıma, minik aynama, kalemime, kitaplarıma, evime, yatağıma, en sevdiğim ceketime veda edip yalnız devam edecektim yola…”
Sonra kendime geliyorum.
4 Kasım 1978’de dünyaya gözlerimi açtım. Annemin ve Babamın büyük bir heyecanla beklediği ilk meleği olmuş ve herkese merhaba demiştim.
Zaman geçti, ben çocuk oldum; zaman geçti ve ben genç bir kız oldum.
Bazen hep çocuk kalmak istedim. Çünkü o zaman hiç bir şeyin farkında olmayan masum bir çocuk olarak sadece oynuyor, oynuyordum.
Ama çocuk olmak bir tarafa genç olmak, yaşamayı bilmek daha doğrusu yaşamak zorunda olduğunu bilmek daha güzel. Biliyorum ki insan, hep genç olarak kalmayacak; yaşamak istediği kadar yaşamayacakta. Düşünüyor, bazen ağlıyorum…
“Herkesi görüyorum. İçimde garip bir acı,biraz hüzün ve mutluluk var. Herkes bir arada, kimi benim için dua ediyor, kimi ‘daha çok gençti’ diyerek düşüncelerini dile getiriyordu.
Arkadaşlarım ve tüm akrabalarım ağlıyordu.
Meleğim, gözümün nuru, tek kardeşim bensiz ne yapacağını bilmezcesine sadece bana bakıyor, gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
Babam, inanmıyordu öldüğüme. Mühendis olacaktı diyerek kendini hırpalıyor, kimseye aldırmıyordu.
Hakkını hiçbir zaman ödeyemeyeceğim canım annem, bakışları her şeyi anlatıyordu. Yüreği yanıyordu. Nasıl yanmasın; canından bir parça kopmuştu. Yoktu artık…
Dostlarım, can arkadaşlarım, alışmak zor gelecekti elbet. Hayır diyordu içlerinden biri, olmaz, ölemez diyerek bağırıyor, bağırıyordu.
Ben; ağlamayın, üzülmeyin, bakın ben buradayım diyordum.
Annem, canım annem ne olur üzülme, neden ağlıyorsun koca kızın burada bak bana…
Hayır, hayır dönüşü yoktu artık. Beni duymuyorlardı. Onlar için ölmüştüm. İşte son duraktayım.
Anneme, babama, kardeşime, akrabalarıma, dostlarıma, okul ve iş arkadaşlarıma, kedime, bilgisayarıma, minik aynama, kalemime, kitaplarıma, evime, yatağıma, en sevdiğim ceketime veda edip yalnız devam edecektim yola…”
Sonra kendime geliyorum.
Ve bir kez daha seviniyorum, yaşama ve varolan herkese, her şeye…
TEŞEKKÜRLER!..
TEŞEKKÜRLER!..
1 yorum:
güzel yazı
Yorum Gönder