Beni kimse anlamıyor
Yıkandığın su, yürüdüğün yol,
Omzunda gezinen melek
Şemsiyende sayı saymayı öğrenen yağmur
Sarmaşık gibi yüzüne sarılan ayna
Binicisiz atlar, yeleli gece,
Elini altına soktuğun yastık
Hep başkalarının sevdiği şarkıları çalan radyolar
Kırmızı şarap gibi alnında gezinen ateş
Beni kimse sevmiyor
Denizdeki şişe, şişedeki mektup,
Mektuptaki söz
Tuttuğun günlüğe düşen gölge
Kuruttuğun çiçeklerden uçup giden koku
Beni kimse görmüyor
Kırılan bardak, taşan süt,
Eteğine sıçrayan çamur
Yorgunlukta başını dayadığın omuz
Rüzgarın getirip pencerenin önüne bıraktığı kuştüyü
Beni kimse anlamıyor
Yıldırım aşkları, boşanma davaları,
Evine dönen yolcu
Aşkını portofino mu mortofino mu,
Neyse işte öyle bir yerlerde bulduğunu
Şarkısında anlatan adam Ve mırıldanan, yalnızca mırıldanan
Kalabalıklar kentin iç organlarında
Beni kimse anlamıyor
Yaşını başını aldığı halde
Neden teyze olmadığını
Kimsenin bilmediği güzin abla
Bilginin kurutulacak bir çamaşır olduğunu sanan okul
Bir terliksi hayvan olduğunu
Ve tek hücreli canlılar gibi bölünerek
Çoğaldığını düşünen devlet
Beni kimse anlamıyor
Ayın arkada kalan karanlık yüzü
Aşkın sana bakan yaralı yüzü
Ve kayarlarken dilek tuttuğun yıldızlar
Düşerken avucuna çiğ taneleri
Beni anlamazken hiç kimse
Sesizce yok olur giderim
Beni anlamıyor işte
Ne kaldırımların soğuk yüzü
Nede düşen bir yaprak tanesi
Belki çıkar diyorum anlayan
Son umudumuda satarken
Şimdi ve yarın anlamasada hiç kimse
Gidiyorum artık herkese elveda...
1 yorum:
güzel yazııı
Yorum Gönder